Saturday, January 04, 2014

Kitap: Carol J. Adams - Etin Cinsel Politikası

Bu yazıyı taslaklarda unutmuşum, 2013 kasım'da okudum. Tavsiye ederim, sevgiler...

Bitiremediğim puzzle, kitaplara fon olmaya devam ediyor :)


Kadınlar (kitle olarak) kendilerini ezenlerle bir arada yaşayan tek ezilen topluluktur.
Etin Cinsel Politikası... İddialı bir ismi var değil mi? Sosyal bilimler okuyanların üzerinde saatlerce konuşabileceği bir kitap. Carol J. Adams bu kitabı 1990'da yazmış, bana 90'lar çok yakın zaman gibi geliyor, sanırım çocukluğum bu döneme denk geldiğinden. Fakat düşününce 20 yıldan fazla olmuş, az değil bir kitap için! Daha yeni okuyabilmemiz fena bir durum. Ancak Ayrıntı Yayınları'nın bastığı ve Güray Tezcan ile Mehmet Emin Boyacıoğlu'nun çevirdiği kitap çok özenli, beklendiğine değmiş gibi. Daha baştan çevirmenlerin önsözüyle güven veriyor, sonrasında da dipnotlar ve parantez içlerindeki açıklamalarla doyuruyor. Kitabın başında hem Türkçe baskıya özel önsöz (pek rastlamadığımız bir şey), hem ilk baskıdaki önsöz hem de 10. yıl ve 20. yıl özel önsözleri var. Ayrıca bir de Nellie McKay'in Sunuşu var... Bunlarla birleşince 72. sayfadan önce kitaba başlamak mümkün değil. Kaynakça hariç 346 sayfa. Bu sayfa sayılarını neden yazdım? Çünkü kitap o kadar kolay okunan bir eser değil, ders kitabı gibi. (Hatta zaten ders kitabı olarak okutuluyor) Başlarda çok büyük bir hevesle okuyordum ancak son bölümlerde bu hevesim yerini "Bunları önceki bölümlerde okumadım mı?" veya "Eee? Nereye varacağız, yeter artık" gibi isyanlara bıraktı. Belki de benim gibi roman okur gibi birkaç günde okumak yerine, bir araştırma kitabı, sav okuduğunuzu sindirerek, daha fazla düşünerek okumanız daha iyi olur.

Kitabı okumadan önce, nelerle karşılaşacağınızı az çok anlamak için, Birikim Dergisi'nin 195. sayısındaki bu Carol Adams röportajını okuyabilirsiniz. Bu ilginizi çektiyse, kitabı okumalısınız. Ufak bir tanıtım gibi, kitapta anlatılanlardan örnekler var. Ayrıca şu çarpıcı cümleyi de burada okudum: Kadınların varoluşunun cinsel varlıklar olarak (ya da bazı feministlerin iddia ettiği gibi, tecavüz edilebilir varlıklar olarak) tanımlanması gibi, hayvanların varoluşu da et kaynağı olarak tanımlanıyor.

Bir diğer okuyabileceğiniz röportaj da çevirmenlerle yapılmış, Birgün Gazetesi'nde. Şimdi diyeceksiniz ki bunlar hep sol yayınlar... Basit bir açıklamayla, kurulu düzene karşı çıkanların solda durduğunu söyleyebiliriz herhalde?

Aslında kitabı okuyalı birkaç hafta oldu. İlk bölümlerde büyük heyecanla okuyordum. Özellikle et yememenin yıllar önce gülünç bulunan bir şeyken, zamanla görece kabul görmesi, yani tarihçesi... Sonra kadınların hem dilde yerleşmiş kalıplarla aşağılanmasının, aynı zamanda hayvanlara da uygulanması... Hayvanlarla kadınların eşit, yani erkeğin tahakkümündeki varlıklar olarak betimlenmesi... (Kadınlara ve hayvanlara "mal" denilmesi örneğindeki gibi) Pek çok reklamda ve toplumun inanışlarında erkeğin görevinin et yemek olması ve etle kadının bir tutulması... Bunların hepsi çok güzel özetlenmiş.

Düşününce, etraf bir sürü örnekle dolu! Vegan veya et yemeyen erkeklerin ilk olarak erkekliklerinin sorgulanması, kabul gören erkek tipi olan maço adamlardan olabilmek için sürekli et yemek gerekmesi...

En çok verilen örneklerden biri, kitapta da mevcut. Arby's reklamı.


Ancak son bölümlere geldiğimde çoğunu farkında olmadan yeniden ürettiğimiz bu söylemlerle ilgili abartılı görüşler olduğunu düşünmeye başladım. Ayrıca ortaya konulan çözümler yetersiz göründü, fazlasıyla "batı toplumuna uygun" ve adapte/tercüme geldi bu kısımlar.

Altını çizdiğim pek çok kısım var ve kaynakçada "bunu da okusam "dediğim pek çok farklı kitap. Sıralamada ilk olarak Peter Singer - Hayvan Özgürleşmesi'ni okumayı düşünüyorum. (Çok sevilen değil de, eleştirilenleri okumak daha ilginç geliyor)




No comments:

Post a Comment