Sunday, May 19, 2013

Film: Muhteşem Gatsby - The Great Gatsby

Muhteşem Gatsby'yi yakın zamanda okudum. Bir-iki yıl oldu herhalde? Hatırlamıyorum, üstelik kütüphanede de bulamadım. Aklımda "old sport" kelimesi kalmış, Türkçe çeviride de bu kelimeye takılmıştım ve kitabı bulup zihnimi yatıştıramadığım için biraz huzursuzum şu anda. Nasıl Türkçeleştirmişlerdi?

-Gatsby insanlara "old sport" diye hitap ediyor, "arkadaşım", "ahbap" falan gibi bir anlamı var sanırım. Woody Allen'ın Midnight in Paris filminde de yazar Fitzgerald karakteri insanlara old sport diye hitap ediyordu ve böylece onun Fitzgerald olduğunu anlıyorduk.-

Edebiyat uyarlamalarını izlemeyi çok sevdiğim gibi, yönetmen Baz Luhrmann'ı da çok severim. Yeri gel(me)mişken size çocukluğumdan bahsetmek isterim:

Her pazar babamla sinemaya gittiğimizde, en çok fragmanları izlemeyi severdim. Yine böyle bir sinema günümüzde, tahminimce Bakırköy'de şu an kapanmış olan bir sinemadaydık. (Saray/Manhattan'ın yanındaki pasajdaki sinema diye hatırlıyorum ama emin değilim) Filmden önce Romeo+Juliet'in fragmanını gösterdiler. Haliyle ben Leonardo Di Caprio'nun o haline aşık oldum. (Yaş 11-12, Leonardo da 18 falan hehe) Eski dergiler satan bir dükkan vardı, yabancı dergileri alırdık içlerinden çıkan güzel posterler ve çıkartmalar için... Buradan içinde Romeo+Juliet filmi ve Leonardo olan her dergiyi almaya başlamıştım. Resimlerini biriktiriyordum. Sonra filmi de izlemiştim, yine sinemada, çok etkilenmiştim. Tabii zamanla Leonardo sevgisi bitti. (Çok popüler oldu Titanik falan. Ben de Metallica'nın bassçısı Jason Newsted'e geçtim ne yapalım...) O günden beri filmleri yönetmenlerine ve aldıkları ödüllere göre seçer izlerim (!)

Carey Mulligan'dan bahsetmek istemiyorum zorlamayın. Daisy'den de ondan da nefret ediyorum

Moulin Rouge'u izlediğimde artık lisedeydim, müzikleri çok iyiydi ve daha önce gördüğüm hiçbir müzikale benzemiyordu. Üstelik başrol oyuncuları da harika şarkılar söylemişlerdi, hem de başarıyla. Senaryo çok alışılmış bir konuydu, melodramdı yine de çok çekiciydi. (Melodramlar beni bunaltır biraz) Aylarca müziklerini dinlemiştim. Hala ezbere bildiğim şarkılar var. 


Kişisel kısım burada bitti...

Yönetmen Baz Luhrmann'dan en son Australia filmini izlemiştik ki önceki iki filmin oldukça altında kaldığı açıktı. Aslında IMDB puanlarına bakınca en üst sırada Great Gatsby görünüyor ancak bunda yeni gösterime girmesinin hareketliliği etkendir herhalde. Yine de yönetmenin en iyi filmi denilince aklıma ister istemez Moulin Rouge gelmeye devam edecek.

Sonunda konuyu Gatsby'e getirebildim... Büyük bir merak ve heyecanla bekledim bu filmi. Kitabı da seviyorum, yönetmeni de... Müzikleri önceden dinlemeye başlamıştım zaten, youtube sağolsun. Merakla ilk gösterime girdiği gün izledim. Bana en gülünç gelen eleştiri "Günümüz müziklerini kullanmış" oldu. Evet, yönetmenin olayı bu? Moulin Rouge'yi aynı nedenle sevmedik mi?  Müzikleri harika, birkaç haftadır dinliyorum. (En çok Jack White- Love is Blindness ve The XX- Together) Kostümler, saç-makyaj, ortam derken filme kendinizi kaptırmamanız mümkün değil. Ancak bu bir romanın uyarlaması, ister istemez okurken hissettiklerinizi hissetmek isteyeceksiniz. O zaman soru işaretleri başlayabilir... Konuyu ve ortamı veriyor ama bir şeyler yine de eksik kalıyor. Sanki eleştirel kısım yani anlatılmak istenilen "asıl" şey. Özellikle kadın karakter çok boş kalmış. Zaten Gatsby'yi düşünmekten başka şey göremiyoruz, bari aşkını biraz anlayabilmemiz için Daisy'yi tanısaydık. (kendisi en nefret ettiğim kadın roman karakteri olabilir)

Aşağıda The XX'in güzelim şarkısını veriyorum, dinleyin sonra da bu yaz konserine gidin. Ben gitmeyeceğim, siz gidin. 


2 comments:

  1. "Azizim" diye hitap ediyordu benim okuduğum çeviride -ki bildiğin eğreti duruyor, tadımı kaçırıyordu. Şimdi taşlar oturdu yerine...

    ReplyDelete
    Replies
    1. Old sport nasıl Türkçeleştirilir bilmiyorum gerçekten zor herhalde. Füsun Elioğlu- ahbabım diye çevirmiş, Can Yücel-mirim diye çevirmiş.

      Delete