Tuesday, March 20, 2012

Film: Blue Valentine

Film Afişi- Burada Ryan Gosling değil Ryan Reynolds var sandım ben?

Yine Michelle Williams, yine Ryan Gosling. İkisi de son yılların yükselen yıldızları ve ikisinin de rol aldığı filmler, "izlenecek listem"e direkt giriş yapıyor.

Bu film geçen seneden, Michelle Williams'ın Oscar En İyi Kadın Oyuncu rolüne aday olmasını sağladı. Ertesi yıl (yani bul yıl) da My Week With Marilyn ile aday olunca üstüste 2 kez, toplamda 3 kez aday olmuş bulundu. Akademi'nin Michelle Williams'a ödül vermek istediğini, ancak biraz daha görkemli bir film beklediğini düşünmeye başladım. Bu filmde de çok iyi olmasına rağmen, ne yazık ki Natalie Portman - Black Swan karşısında şansı yoktu.

Film, kadın erkek ilişkileri ve insan doğası üzerine insanı düşünmeye itiyor. Bazen erkeğe, bazen kadına hak veriyorsunuz. Sanki biraz daha erkek cephesinden ele alınmış gibi. İlişkinin bir başına bir sonuna gidiyoruz, ancak bu geçişler bize haber verilmiyor, başarılı stil değişiklikleri sayesinde oyunculardan anlıyoruz hangi zamanda olduğumuzu.

Filmi izlemeden önce kadın karakter için "nefret uyandırıcı" tanımını duymuştum. "O adama bunlar yapılır mıydı?" diyordu herkes... Ben de müthiş ve saf aşık olarak Ryan Gosling izleyeceğim sandım. Oysa durum farklı. İzledikten sonra okuduğum bazı yorumlarda Williams'ın karakterini haklı bulanlar da olduğunu gördüm, ben de arada kaldım. İşte bence burada, kendi hayatlarımızdaki olaylarda da olduğu gibi, bir haklı yada haksız olmadığını, şartların ve durumun belirli yönlere sürüklenen insanlar olduğunu düşündüm.

Kısaca bahsetmek gerekirse, Kadın ve adam tanışıyor, adam aşık oluyor. Kadınınsa bu ilişkiye başlarkenki hevesi bir heyecan mı yoksa adamınki kadar büyük bir aşk mı emin olamıyoruz. Bu durumda kadını haksız görenleri mantıklı bulmak mümkün değil, karşımızdaki insan bize aşık diye biz de aşık olmak zorunda değiliz ki? Film ilerliyor, görüyoruz ki 5-6 yıl geçmiş, evliler, bir de çocuk var. Ne adam ne de kadın kendisine özen gösteriyor artık, adamın sürekli ağzında sigara, kıro bir bıyıkla geziyor etrafta. (Fakat Ryan Gosling'i çirkinleştirmek biraz zor olmuş yani o halde de kabul edilir kendisi) Bu noktada kadına hak verir gibi olacağımız noktada bakıyoruz ki adamın sevgisi ve ilgisi aynı. Çocukla çocuk oluyor, kadını mutlu etmeye çalışıyor. Elinden geleni yapmaya hazır. Yine kadına dönüyoruz, hatalısın, bu adama kötü davranılmaz demek istiyoruz, fakat kadının kendisini nasıl bu evlilikte bulduğunu ve aslında her kadının istediği olan "bir ideali olan, başarma azmi olan kariyerli adam"ı karşısında bulamadığı için gittikçe daha mutsuz olduğunu farkediyoruz. Ayrıca -ne yazık ki- kadınlar çocukla çocuk olan bir adam istemezler...

Bu sahne kadının çaresiz hissettiği anda istediğini söyleyen adama bakışını gösterdiği için, en sevdiğim sahne oldu.

Sonuçta zorlamayla bir yere varılamadığını, insanların birbirlerini anlamaları ve dinlemeleri gerektiğini bir kez daha görmüş oluyoruz. Belki Ryan Gosling biraz daha tiksindirici olabilse fikrim daha net olurdu, ancak ne kadını tamamen haklı bulabildim ne de adamı. Yine de adam biraz daha haklı gibiydi. :-))

Kadınların düşünce tarzını anlamadıkları ve ne yazık ki her davranışlarını "pis kadınların hırsları" olarak gördükleri için, genelde erkekler hemcinslerinin tarafını tutmuşlar. (Film yorumlarından böyle anladım) Herkes, özellikle de kadınlar sürekli daha fazlasını istiyor ve daha fazla mutsuz oluyor, bu doğru. Fakat aynı evde yaşamak ve hatta bir de çocukla uğraşmak gerçekten çok zor. 

Günümüzdeki artan boşanmalar nedeniyle, hatta boşanmayan çift duymamam nedeniyle, 10-20 yıl sonra hangi çocuk ebeveynlerinin evliliklerinden bahsedebilecek veya mutlu bir örnek gösterebilecek bilmiyorum. Bu çok acı bence, her zaman güzel tablolara, örneklere ihtiyacımız var.

Michelle Williams Ocar Töreninde-2011. Bence 2012 hali daha iyiydi?

No comments:

Post a Comment